Tarih öncesi devirler

Tarih biliminde “Prehistorik” olarak ifade edilen tarih öncesi devirler, bilinen insanlık tarihinin başlangıcı kabul edilen yazının bulunduğu kabul edilen tarihlerin öncesine ait zaman dilimini ifade eder. Taş Devri, Bakır Devri, Kalkolitik Çağ ve Maden Taş Çağı gibi temel çağlara bölünen tarih öncesi devirler, daha da detaylı şekilde gruplandırılmaktadır. Tarih öncesi çağların tam olarak ne zaman başladığını kestirmek mümkün olmadığından bu konu hakkında ortaya gerek tarihçiler gerekse de arkeologlar tarafından pek çok farklı fikir atılmıştır. Tarih öncesi devirlerin 2-2,5 milyon yıl öncesinden başladığına dair görüşler dahi bulunmaktadır. Ancak Taş Devrinin başlangıcı olarak kabul edilen “Eski Taş Çağı”, bilim çevrelerinin ortak görüşleri doğrultusunda M.Ö. 12 bin yılı ve öncesini kapsamaktadır.

Paleolitik, Yontma Taş ve Eski Taş çağı olmak üzere üç farklı devre ayrılan Taş Devrinin başlangıcı; günümüzden yaklaşık olarak 14 bin yıl kadar öncesini ifade etmektedir. Taş Devri, başlangıcı kesin olarak bilinemeyen ancak M.Ö. 12 binli yıllara tarihlendirilen bir süreç olduğundan tarih öncesi devirlerin de ne kadar geriye uzandığı bilinememektedir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, tarih ile ilgili bu görüşlerin tamamı materyalizm etkisinde dünyayı “natüralist metodolojik” bir yaklaşımla inceleyen bilimsel yöntem ışığında ortaya atılmaktadır. Zira bilimsel yöntemi esas alarak tarihe bakıldığında insanoğlu ilkel bir canlı formundan evrimleştiğinden, tarih öncesinde insanı ilgilendiren dönemin hangi aralığı kapsadığına dair görüşlerde bu doğrultuda şekillenmektedir.

Tarih öncesi devirler aslında tarihçilerden ziyade arkeologların konusu olan ya da olması gereken bir alandır. Farklı bölgelerde zaman periyodunun da farklı aralıklarda olduğunu kabul eden arkeologlar, dünyanın bazı bölgelerinde tarih öncesi devirleri 2 milyon yıldan dahi öteye taşıyabilmektedir. Modern bilim, insanoğlunun evrimleşerek geliştiğini kabul ettiği gibi yazının da yaklaşık olarak M.Ö. 3 bin civarında Mezopotamya coğrafyasında ve özellikle Sümerler tarafından bulunduğunu kabul eder. Unutulmamalıdır ki, tüm bilim insanlarının yeni araştırmalar sonucunda edinilecek yeni bilgilere karşı hazırlıklı olması ve önyargısız bir biçimde kabul edilenlerin değişebileceğini anlaması gerekir. Zira Urfa Göbeklitepe’de hala kazısı devam eden Höyük; hem tarihçilerin hem de arkeologların ezberlerini bozdurur cinsten bulgulara ev sahipliği yapmaktadır.

Tarih öncesi devirlerin uzunluğu ya da bu devirlerdeki insanın rolü, tamamen öznel yani kişiden kişiye değişen bir bilgidir. Zira kişinin hayat görüşüne göre kabul ettiği gerçekler de farklı olduğundan, tarih öncesi devirler ve yazının bulunuşuna dair bilgilerin nasıl algılanması gerektiği de değişebilir. Son olarak bilim insanlarının bu tür bilgileri mutlak doğru olarak değil, varsayım olarak kabul ettiği ve tarihle ilgili pek çok bilginin her an değişebileceği unutulmamalıdır.