Gazetenin tarihçesi

Topladığı haberleri dağıtmak ve halkı bilgilendirmek amacıyla çıkarılan ilk gazetenin Romalılara kadar uzanan bir geçmişe sahip olduğu düşünülmektedir. Bilinen insanlık tarihinin ilk gazetesi, M.Ö. 59 yılında Roma Senatosu tarafından onaylanan ve yaklaşık olarak 2 bin kopya ile ülkenin çeşitlerine dağıtılan Acta Diurna’dır. Ülkenin propaganda aracı olarak kullanılan bu ilk gazete yeni fetihleri, çıkarılan kanunları, gladyatör dövüşleri gibi toplumsal etkinlikleri, politik gelişmeleri ve vergi kararları gibi konularla ilgili halkı bilgilendirmekteydi.

Romalılar tarafından kullanılan bu ilk gazetenin toplum üzerinde büyük etkisi olduğu kısa süre içinde anlaşıldı ve böylece 2 bin kadar sürecek olan gazetelerin devri başladı. Günümüzün modern teknolojileri sayesinde teoride kullanımına gerek kalmadığına dair görüşler de bulunsa da, dünya üzerinde basılan gazeteler hala “her gün” milyonlarca kişi tarafından okunmaktadır. Yakın bir gelecekte bilinen manada kağıda mürekkep ile basılan gazetelerin yerini dijital ortam gazetelerine bırakacağını tahmin etmek ise pek de güç olmasa gerek…

Çin medeniyetinin meşhur hanedanı Tanglar da gazetenin gücünün farkına erken varanlar arasında yer almaktadır. Kai Yuan Za Bao isimli Çin yayını da halkı bilgilendiren bilgiler içerdiğinden ve kopyaları dağıtıldığından ilk gazeteler arasında gösterilebilir. 15. yüzyıla gelinmesiyle birlikte insanoğlunun tanıştığı matbaacılık hızla gelişmiş ve gerçek anlamda gazetelerin de altın çağı başlamıştır. Matbaacılık teknikleri ile çok daha fazla sayıda yayının kısa bir süre içinde basılabilmesi ile gazetelerin ulaştığı kişi sayısı artmıştır ki, bu da gazetelerin gücünün artması manasına gelmektedir.

16. yüzyıl Avrupası için gazete, insanların günlük alışkanlıklarına yerleşen ve doğrudan haber kaynağı olarak görülen bir unsur olmuştur. Avrupa’nın ve dünyanın çeşitli bölgelerindeki savaşlar hakkında bilgi veren gazeteler, Avrupalı toplumlar arasında 16. yüzyılda okuma yazma pek de fazla gelişmemiş olmasına rağmen yine de oldukça yoğun ilgi görmekteydi. Okuma bilen insanlar gazeteleri şehir meydanlarında yüksek sesle okur ve böylece insanlara son gelişmeleri bildirirdi.

17. yüzyıla gelindiğinde Asya’da ve Avrupa’nın çeşitli yerlerinde “süreli yayımlanan” gazeteler de ardı ardına kurulmaya başladı. Almanya ve Belçika Avrupa’daki günlük gazete yayıncılığının öncü ülkeleri olmuştur. Gazetelerin her gün düzenli bir biçimde basılması ve insanlara ulaşması ile birlikte toplum genelinde gazete okumak bir alışkanlık haline gelmiş ve sonraki nesillere de bu alışkanlık aktarılmıştır. 18. yüzyılda ticari işletmeler için önemli bir reklam aracı haline gelen gazetelerin büyük kar getireceğini ön gören ticaret zekaları, tüm yatırımlarını gazetecilik sektörüne akıtmaya başlamıştır. 20. yüzyılın ortalarından itibaren kartelleşmeye maruz kalan gazeteciliğin gelecekte nasıl şekilleneceğini tahmin etmek ise zor değildir…