French manikürü

french-manikuruFransızlar medeniyetin beşiği olmayı her zaman sevmişler ve istemişlerdir. Bunu ne kadar başardıkları tabi ki görecelidir fakat bazı konularda gerçekten öncü olan bir millet oldukları kesin. Örneğin insan hakları arayışının öncüsü desek yanlış olmaz. Bu ufak örnekten daha ziyade anlatmak istediğimiz konu olan kozmetikte öncü hatta bir numara diyebiliriz. Bunun bir çok efsaneye konu olması da başka bir mesele tabi. “Fransızlar hiç yıkanmazlarmış, o yüzden pis vücut kokularını kapatabilmek için parfümü icat etmiş” gibi bir örnek verilebilir. Bu yazı French Manikürü ile alakalı bir yazı olacak. O yüzden bu konunun efsanesini de söyleyelim: “Fransızlar o kadar pislermiş ki, tırnaklarının içindeki pislikleri kapatabilmek için uçlarını beyaza boyamışlar.”

Artık bir şekilde bu manikür icat edilmiş. İlk French Manikürü ile günümüzde yaygın olarak kullanılan manikür arasında çok büyük farklar yok. Yöntem belli; tırnakların uçları beyaza, ucundan köküne kadar da çok açık pembe tonda veya şeffaf oje ile boyanır. French Makikür, 1920’li ve 1930’lu yıllarda inanılmaz büyük bir popülariteye sahipti ancak zamanla bambaşka oje renkleri ve yöntemleri ortaya çıkınca göz önünden kayboldu. Ta ki 1975’e kadar.

50’lerde Hollywood çok güçlü olmaya başlamıştı. Bu güç 60’larda ve 70’lerde inanılmaz büyük seviyelere ulaştı. Zamanın şartlarına göre uçuk bütçelerle, yine zamanının en büyük film yıldızlarının boy gösterdiği kült filmler çekiliyordu. Bununla birlikte 60’larda artık renkli filmlerin yapılmaya başlanmasıyla birlikte, kamera önündeki oyuncunun – özellikle kadın oyuncunun – görüntüsü çok önemli, hatta bazen oyunculuktan bile daha önemli oluyordu. İş o derece ciddiydi ki siyah-beyaz filmlerin yıldızları, yüzleri renklenince işsiz kaldılar. Oyuncular kadar yapımcıların da işleri zordu. Dekorlar, kıyafetler ve renkler çok önemli bir konu haline gelmiş, kadın oyuncular için farklı kostümler ve makyaj ürünleri mecburi hale gelmişti. Kombinlere uygun makyajlar önemli olmuştu ve gün içinde 5-10 farklı kıyafetle çekim yapıldığından bu dengeyi kurmak zor oluyordu.

Yapımcılar ve yönetmenler kafa kafaya verip bu sorunu çözmek için yollar aramaya başladılar ve Jeff Pink’i buldular. Kadın oyuncuların kıyafet çeşitliliğine uygun, düşük maliyetli bir tırnak boyası istediler. Jeff düşündü, araştırdı ve Occam’ın Usturası deyip en basit fikirle ortaya atladı: Her tarza en uygun tek tırnak, doğal tırnaktır! Bunu yapımcı ve yönetmenlere söylediğinde işsiz kalacağını da biliyordu. Fransızların önceden kullandığı yöntemi modernize etti. Uçlar beyaz oje ile boyandı ancak kalanı pembe yerine şeffaf ve parlak bir cilayla ile kaplandı. Herkesin sonuçtan memnun kaldığını söylemeye gerek yok.

Jeff Pink Paris’e gittiğinde, şehir her zamanki gibi modellerin, stilistlerin ve tasarımcıların en büyüklerini ve efsanelerini barındırıyordu. Yeni manikürü gördüklerinde herkes çok sofistike buldu. Jeff, Amerika’ya dönen uçakta, patentini aldığı yeni ürünü için isim düşünmeye başladı. Basit düşünen adam olduğundan isim konusunda da çok zorlanmadan, Paris’teki yeni arkadaşlarına ve yöntemin orijinine selam çakarak ismini French Manikürü koydu.

O zamandan günümüze gelene kadar French Manikürü, tırnak bakımı  ve manikür deyince kırmızı oje ile birlikte ilk akla gelen şey oldu. 9-18 çalışan iş kadınlarından, ilk buluşma heyecanı yaşayan kadınlara, gelinlik içinde yeni bir yuva kurma heyecanı yaşayan kadınların da kullanabildiği çok basit ve çok büyük bir buluş.