Cenevre Sözleşmeleri

Toplamda dört farklı anlaşmadan oluşan Cenevre Sözleşmeleri, insanlık tarihi açısından oldukça önemli gelişmelerin doğuşunu sağlamış ve etkileri günümüzde dahi hissedilen gelişmeler yaşanmasına neden olmuştur. Cenevre Konvansiyonları olarak da adlandırılan Cenevre Sözleşmeleri, insan haklarının uluslararası düzeyde korunmasına yönelik son derece kritik adımların atılmasını sağlamıştır. Uluslararası hukuk açısından incelendiğinde insan hakları açısından bir mihenk taşı olan Cenevre Sözleşmeleri, 1949 yılından itibaren şekillenen çatılma hukukunun da başlangıcı olarak kabul edilir.

Savaş hallerinde uluslararası düzeyde temel insancıl hakların belirlenmesini ve savaş esnasında devletlerin bu kurallara uymasını bir zorunluluk haline getiren Cenevre Sözleşmeleri, gerek uluslararası düzeyde gerekse de ulusal seviyede gelişen çatışma hallerinde tarafların uyması gereken temel kuralları belirler. Ayrıca savaş hallerinde uluslararası insani yardım örgütlerinin uygulaması gereken hizmetleri de belirleyen Cenevre Sözleşmeleri, silahlı güçler ile sivil toplum arasındaki ilişkinin de kesin hatlarla belirlenmesini sağlamıştır. Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü olmak üzere sonraki geliştirmelerle birlikte toplamda dört anlaşmanın birleşimi ile oluşan Cenevre Konvansiyonları, günümüzde dünyadaki tüm ülkelerin benimsediği savaş hukukunun da temelini oluşturmaktadır.

Tarihi 1864 yılına kadar dayanan Cenevre Sözleşmelerinin kapsamı ve insan hakları açısından ele aldığı konuların kapsamı daha da geliştirilmiştir. Birinci Cenevre Sözleşmesi, savaş halinde bulunan iki veya daha çok devletin gerek silahlı kuvvetlerini oluşturan askerlerin gerekse de yaralı sivil halkın bakımı ve tedavileri üzerine yoğunlaşmış bir anlaşmadır. Sonraki dönemde kapsamı daha da genişletilen bu sözleşme, denizdeki silahlı güçleri de kapsar hale getirilmiş ve İkinci Cenevre Sözleşmesi de bu şekilde ortaya çıkmıştır. Denizdeki hasta, kazazede ve yararlıların durumunun ele alındığı İkinci Cenevre Sözleşmesi’nin daha sonraki dönemde savaş esirlerinin durumu üzerine yapılan tartışmalar nedeniyle yeniden geliştirilmesine karar verilmiştir.

Savaş sırasında çatışma içinde olan silahlı güçlerin aldıkları esirlere nasıl muamele etmesi gerektiğini belirten maddelere sahip olan Üçüncü Cenevre Sözleşmesi, savaş esirlerinin iadesiyle ilgili de hükümlere sahiptir. Dördüncü ve sonuncu Cenevre Sözleşmesi ise, daha çok savaş zamanında sivil halkın korunmasıyla ilgilenmiştir. Çatışmaların devam ettiği süre zarfında sivillerin korunmasına yönelik temel esasları belirleyen Dördüncü Cenevre Sözleşmesi, böylece sivillerin savaşın etkilerini mümkün olduğunca asgari düzeyde hissetmesini amaçlamıştır. Sonraki yıllarda kapsamıyla ilgili ufak düzenlemeler yapılması ile harp hukukunun birçok farklı konusunu içerir hale gelen Cenevre Sözleşmelerine 1977 yılında mağdurların korunmasına yönelik protokoller de eklenmiştir.

Rahnansaika