Amerikanın keşfi

Tarihsel süreç içerisinde Amerika Kıtası, yüzyıllar boyunca birçok denizcinin varlığına inandığı ancak deniz ötesi bir seyahate cesaret edemediği ya da gerek görmediği bir efsane olmuştur. Amerika’nın keşfini tetikleyen birçok çevresel faktör ve teknolojik gelişmeler mevcuttur ve bu etkenler Avrupa toplumlarını Yeni Dünya olarak adlandırılan Amerika Kıtası’nın varlığını ispatlamaya yöneltmiştir. Avrupalılar için Amerika’nın keşfi şüphesiz bilim aşkı nedeniyle önemli olan bir konu değil, her geçen gün azalan gelirlerini arttırmak ve belki de krallıklarını kurtarmanın tek yolu olarak göründüğü için önemliydi.

Pusulanın icadı her ne kadar ilk aşamada Amerika’nın keşfi ile ilişkilendirilemese de, dönem denizcileri için inanılmaz derecede kolaylıklar sağlayan pusula birçok denizcinin okyanuslarda güvenli bir şekilde seyahat edebilmesini sağlamıştır. Orta Çağ’ın en önemli gelir kaynağı olan ve 15-16. yüzyıllarda büyük çoğunluğu Osmanlı İmparatorluğu tekelinde olan Baharat Yolu’na yeni bir alternatif getirme çabası da, Amerika Kıtası’nın keşfini önemli bir konuma getirmiştir. 15. yüzyıldan itibaren Avrupa krallıkları için bilimsel inanıştan öte bir ekonomik zorunluluk haline gelen yeni denizlerin ve kıtaların bulunması, bu yönde yapılan harcamaların da artmasına neden olmuştur.

14. yüzyılın erken dönemlerinde özellikle Cenevizli ve Fransız denizciler yeni bir kıta keşfetmek için Atlantik Okyanusu’na açılsa da, elleri boş bir şekilde evlerine dönmüş yahut bu keşif sevdasını canlarıyla ödemişlerdir. Çoğu Cenevizli denizci için kayıp kıta Atlantis’i bularak bir daha geri dönmediklerine dair de halk efsaneleri çıkmıştır. Takip eden dönemde Afrika Kıtası’nın kuzeyine doğru yapılan keşif çalışmaları da sonuçsuz kalmış ancak Kanarya Adaları ve Azor Adaları gibi yeni yerler keşfedilmiştir. Dünya üzerinde hala keşfedilmemiş yerlerin olabileceği fikrinin kuvvetlenmesinde Kanarya Adaları ve Azor Adaları’nın keşfedilmesinin büyük bir önemi vardır.

Coğrafya biliminde ilerleyen Avrupalı denizciler kısa süre içerisinde Atlantik Okyanusu’nun çetin dalgalarıyla başa çıkabilecek gemiler yaparak, ardı ardına keşif amacıyla yeni denizlere açılmaya başlamıştır. Meşhur kaşif Kristof Kolomb 1492 yılında dünya tarihini değiştirdiğini bilmeden Amerika Kıtası’nı keşfettiğinde aslında tek amacı, Asya’ya Osmanlı egemenliğine muhtaç olmadan ulaşabilmenin çok daha kolay bir yolunu aramaktı. Dünyanın yuvarlak olduğu inanışı ile birlikte deniz yoluyla Asya Kıtası’na ulaşabileceğini düşünen Kristof Kolomb, Amerika’yı keşfettiğinde durumdan tamamen habersizdi. Ancak kısa süre içerisinde yeni bir kıtanın keşfedildiği ortaya çıktı ve takip eden süreçte Asyalar ve Mayalar gibi binlerce yıllık uygarlıklarla galibi baştan belli bir kolonileştirme savaşı ya da katliamı içerisine girildi.

Rahnansaika