Lokomotifin icadı

16. yüzyılın başlarından itibaren Batı Avrupa’da üzerinde çalışılmaya başlanan raylı sistem taşımacılık ilk yıllarında büyükbaş hayvanların gücünden yararlanılarak kullanılmıştır. Raylar üzerinde oturtulan vagonların hayvan gücüyle çekildiği sistemler 16. yüzyıl İngiltere’sinde yaygın bir biçimde kullanılsa da, hayvanların bakım zorlukları ve sistemin verimsizliği insanoğlunu yeni sistemler geliştirmeye itmiştir. Günümüzde kullanıldığı şekliyle ilk lokomotifi İngiliz mucit Richard Trevithick’in bulduğu kabul edilmektedir. Trevithick buhar gücünden yararlanan ilk lokomotifini 1804 yılında görücüye çıkartmış ve yaptığı denemeler esnasında o günün raylarının kırılmasına neden olmuştur.

19. yüzyılın başlarında Batı Avrupa’da geliştirilen buhar gücüyle çalışan ilk lokomotifler dökme demirden yapıldığından, dönemin rayları için çok ağır gelmekteydi. Buhar gücünden faydalanan lokomotifler raylara zarar verse de, bu dönemde insanlar buhar gücüyle çalışan lokomotiflerin oldukça ağır yükleri çekebileceğine ikna olmuştur. Takip eden yıllarda lokomotif bacasından yani egzozdan çıkan buharın ateşi körükleyen körümü canlandırarak, lokomotifin daha da verimli bir şekilde çalışabileceği fark edilmiştir. Demir ustalarının körüklü ocaklarını andıran bu sistem ile lokomotifin çalışması için gerekli olan buharı üreten ateş kaynağı daha da canlanarak, çok daha fazla güç üretilmesi sağlanmıştır.

Buhar gücüyle çalışan lokomotiflerin oldukça işlevsel olduğunun anlaşılmasının ardından sıra rayların düzenlenmesine gelmiştir. Düzgün bir hat boyunca uzanan ve dökme demirden üretilen lokomotif ile vagonların ağırlığını taşıyabilecek dayanıklılığa sahip rayların yapılması ile modern demiryolları hizmete açılmıştır. Tek silindire giren buharın genişleyerek pistonu itmesi ve böylece hareketin tekerleklere iletilmesini sağlayan ilk lokomotifler, dünya genelinde büyük ilgi görmüş ve yaygın bir biçimde kullanılmaya başlanmıştır. Trevithick’in ilk buharlı lokomotifi icat etmesinden yaklaşık 25 yıl sonra birçok ülkede kullanıma giren lokomotifler, demiryolu taşımacılığının ne kadar avantajlı olduğunun anlaşılmasını sağlamıştır.

1815 yılında buhar gücü ile çalışan lokomotiflerin tasarımını değiştiren ve kendi geliştirdiği modelin patentini alan George Stephenson, modern demiryolu taşımacılığının da şekillenmesine büyük katkı sağlamıştır. Stephenson kendinden önce üretilen lokomotifleri inceleyerek, pistonların dikey yerine tekerleklere yatak bir şekilde konumlanmasını sağlamıştır. Böylece çok daha fazla itme gücü üreten yeni nesil lokomotifler, çok daha uzun mesafeleri daha kısa sürede kat etmeyi başarmıştır. Tekerlek sayısına göre sınıflandırılan buharlı lokomotifler, genellikle ön tekerlekleri bir mile bağlı şekilde tasarlanmıştır. Lokomotifin virajları almasını sağlayan bu ön tekerlekler sayesinde tren kazaları da büyük oranda engellenmiş ve demiryolu taşımacılığı en güvenilir ulaşım şekillerinden biri olmuştur.

Rahnansaika