İlk Çağ felsefesi

Tarih biliminin bilinen insanlık tarihi ile ilgili kronolojik sıralama yapmasıyla ortaya çıkan dönemlerin ilki olarak kabul edilen İlk Çağ, bilim çevrelerinin büyük bir bölümünce Sümerlerin “çiviyazısını” bulmasıyla başlar. Yazının bulunması ile kayıt altına alınan yaşam böylece tarihin de ortaya çıkmasını sağlamış ve günümüze dek uzanan insanlık macerası da başlamıştır. Ancak İlk Çağ ile ilgili bilimadamlarının kabul ettiği görüşün “oldukça büyük bir bölümü” ancak hipotez statüsünde kabul edilebilecek ve modern teknolojinin gerek biyokimya gerekse de mikrobiyoloji alanında büyük gelişmeler sağlaması ile kökten sarsılan düşüncelerdir.

Her ne kadar bilimsel açıdan herhangi bir dayanağı olmasa da “belirli” bilim çevreleri tarafından fanatikçe savunulan evrimsel gelişim modeline göre; modern insanın atası olan “Homo Erectus ve Homo Neanderthalensis” ismindeki iki türün milyonlarca yıl süren evriminin sonucunda yazı bulunmuş ve böylece “bilinen tarih” de başlamıştır. Bilimsel açıdan gerçekliği bulunan bir “yasa ya da kanun” gibi lanse edilen bu model, insanın evrimsel gelişiminde büyük gelişme kaydederek takvimi, parayı ve alfabeyi bulmasıyla İlk Çağ Dönemi’nin başladığını kabul eder.

Dünya tarihinin en köklü ve en gelişmiş medeniyetlerine ev sahipliği yapan Çin coğrafyasında kurulan Han Hanedanlığı ve yıkılmasıyla(kimi tarihçilere göre ikiye ayrılması, kimilerine göre de Kavimler Göçü’yle) Antik Çağı sonlandıran Roman İmparatorluğu, İlk Çağ’ın en büyük devletleri olarak kabul edilir.

Göbekli Tepe - Urfa

M.Ö. 700’lerden itibaren insanlık medeniyetinin en gelişmiş toplumlarından biri olan Eski Yunanda gelişen ilk felsefi düşünceler zamanda geniş bir çevrenin ilgisini çekmiş ve günümüzde “İlk Çağ Felsefesi” olarak adlandırılan bir temel felsefe yapı haline gelmiştir. M.S. 5. yüzyıla kadar devam eden bu düşünce akımı, Doğu Felsefesi’nden tamamen farklı olarak şekillendiği için günümüzün “Avrupa patentli” modern felsefi düşüncelerinin de temelini oluşturmuştur.

“Yaşam Bilgeliği” olarak da tanımlanan ve çoğu tarihçi ile felsefeciye göre Antik Dönem’den çok daha önceleri ortaya çıkan bir düşünce akımının hakimiyetinde olan İlk Çağ Felsefesi, Mısır ve birçok Mezopotamya kökenli düşünce akımından büyük oranda farklılık göstermektedir. Antik Yunan, Roma ve Helen gibi farklı dönemlerdeki gelişimi ile Avrupa coğrafyasında felsefi olduğu kadar bilimsel düşüncenin de gelişmesini sağlayan İlk Çağ Felsefesi, günümüzde hala bilim çevrelerinin incelediği geniş içerikli bir alandır.