Yapısalcılık Kuramı

Batı kaynaklı bir yaklaşım biçimi olarak tanımlanan yapısalcılık, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren şekillenmeye başlamış ve özellikle Avrupa coğrafyasında etkili olmuştur. Ferdinand de Saussure ile birlikte anılan yapısalcılık kuramı; kültür, felsefe, matematik, dil ve sosyoloji başta olmak üzere birçok farklı bilim dalında etkisini gösteren bir akıma dönüşmüştür. Ferdinand de Saussure tarafından ortaya atılan yapısalcı yaklaşım devam eden dönemde en çok toplum analizlerinin yapıldığı sosyoloji biliminde ve felsefenin bazı alt dallarında kabul görmüştür.

Yapısalcılık dendiğinde günümüzde farklı bilim dallarına mensup olan insanlardan değişik açıklamalar elde edilse de, aslında yapısalcılık kuramının dahil olduğu belirli bir okul bulunmamaktadır. Yapısalcı düşüncenin herhangi bir okula mensup olmaması, bu yaklaşımın başlangıcı olarak Ferdinand de Saussure’nin çalışmalarının kabul edilmesine neden olmuştur. Birçok farklı türevi bulunan yapısalcılık kuramının farklı bilim dallarında kullanılan genel bir yaklaşım biçimi olduğunu kabul etmek en doğrusu olacaktır.

Büyük sistemleri inceleyen yapısalcı kuram, daha çok yapıları makro ölçekte ele alarak tanımlamalarda bulunur. Darwinizm’den Marksizm’e birçok farklı düşünce türünün şekillenmesinde kilit role sahip olan insan davranışları ve dış etkenler, yapısalcılık kuramının temel dayanağını oluşturmaktadır. Yapısalcı hareketten söz ederken dahi insan davranışlarından da bahsedilmesi gerektiğinden, insan faktörünün etkileşimde olduğu tüm yaklaşım biçimleri yapısalcı düşünce ile ele alınabilir. Günümüze dek bilhassa dilbiliminde etkili bir yaklaşım biçimi olarak kullanılan yapısalcı düşünce ayrıca antropolojiyi de etkilemiştir. Kısacası yapısalcılığın bir kültürde “anlamı” açığa çıkaran tüm sistematiklerin arasındaki ilişkileri incelediği söylenebilir.

Yapısalcılık kuramının geçerli olduğu alanlardan bir diğeri de matematik felsefesidir. Yapısalcılığın temel teorisi olarak kabul edilen kültürlerde anlamı ortaya çıkaran alt birimler ve aktiviteler, tekrarlı biçimde üretilebilen paradigmalardır. Kültürün ürettiği sanat eserlerinin de yeniden üretilebilir ve şekillendirilebilir olması, yapısalcılığın bazı sanatsal aktivitelerle de birlikte anılmasına neden olmuştur. Çoğu insanın bir öğreti olduğunu düşündüğü yapısalcılık, aslında tamamen bilimsel incelemede kullanılan bir yöntem biçimidir. Ancak yapısalcılık kuramı ile yapılan analizlerin sonuçları oldukça öğretici bulgular ortaya çıkardığından, insanlar yapısalcı düşüncenin bir öğreti olduğunu zannetmiştir.

Günümüzde uygulanabilirliği son derece kısıtlı olan yapısalcı düşünce başka yöntemler ile birleştirilmiştir. Verimlilik açısından incelendiğinde de yapısalcı düşüncenin diğer yaklaşımlarla birlikte kullanılması, elde edilen verimin çok daha fazla olmasını sağlayacaktır. Sistemlerin ve insanoğlunun yaşamını etkileyen yapıların makro ölçekli analizlerinde kullanılan yapısalcılık yöntemi, diğer okulların yöntemleri ile birleşerek yeni düşünceler ortaya çıkmasına da neden olmuştur.

Rahnansaika