Virüslerin yapısı ve özellikleri

Günümüzde modern tıbbın birçok gelişmiş imkana sahip olmasına rağmen hala tamamen ortadan kaldırmayı başaramadığı pek çok hastalığın kaynağı olan virüsler, tüm canlı hücreleri enfekte edebilen ve çoğalmak için de canlı bir hücreyi enfekte etmeye ihtiyaç duyan canlılardır. Fiziksel anlamda virüslerin yapısı çok küçük olmakla birlikte büyüklüklerini ifade etmek için mikron (1/1000 mm) düzeyi dahi yeterli olmamakta ve bu sebeple de nanometre (1/1.000.000 mm) düzeyi kullanılmaktadır. Virüslerin özellikleri çok fazla türü olmalarına rağmen büyük değişiklikler gösterse de, genel olarak “bilinen” tüm virüslerin 20 ile 300 nanometre büyüklüğünde olduğu söylenebilir.

Virüslerin özellikleri arasında en çok dikkat çeken, bu basit yapılı canlıların sadece genetik materyal bulundurmasıdır. Kapsit ismi verilen oldukça dayanıklı bir protein tabakasına sahip olan virüsler, bu protein örtü sayesinde iç bölümdeki genetik materyalleri dış ortamlardan koruyabilmektedir. İnsanların da aralarında bulunduğu tüm canlı organizmaları enfekte edebilen virüsler; bakterileri, mantarları ve bitkileri de enfekte ederek çoğalabilir. Tıp literatüründeki neredeyse tüm tabirlerde olduğu gibi Latince kökenli bir isim olan virüs, “zehir” manasına gelmektedir. Virüslerden kaynaklanan tüm hastalıklar ise genel olarak virüs kelimesinin sıfat hali olan “viral” kullanılarak tanımlanır.

Her kış mevsiminde dünya üzerinde milyonlarca insanı etkileyen ve pek çok insan için basit bir hastalık olan grip virüslerden kaynaklandığı gibi, bağışıklık sistemini etkisiz kılarak ölüme sebebiyet veren AIDS gibi ciddi rahatsızlıklar da yine virüslerden kaynaklanmaktadır. Virüslerin yapısı ve özellikleri üzerinde incelemeler yapan bilim insanları arasında uzun yıllar boyunca bu basit yapıların bir canlı olup olmadığı dahi tartışılmıştır. Çoğalmak için muhakkak canlı bir hücreye ihtiyaç duyduklarından ve yapıları çok basit olduğundan pek çok bilimadamı virüslerin bir canlı olmadığını söylemiştir.

Virüslerin yapısı incelendiğinde, zarar verme potansiyeli çok yüksek olan virüslerin dahi herhangi bir hücre zarına sahip olmadığı görülür. Virüslerin özellikleri arasında bir diğer ilginç yapı ise virüslerin hiçbirinde metabolizma olarak tanımlanabilecek bir yapı bulunmamasıdır. Bilim dünyasında hala virüsleri cansız bir organik yapı olarak değerlendiren görüşler bulunmaktadır. Unutulmaması gerekir ki, virüsler genel özellikleri düşünüldüğünde ve fiziksel yapıları incelendiğinde bir hücre tanımına da uymamaktadır. Yani yapısı ve özellikleri incelendiğinde virüsün bir hücre olduğu söylenemez. Dünya üzerinde bugüne dek yaşamış insanların büyük bir bölümünün ölümüne neden olan ve hala da olmaya devam eden bu biyolojik yapılardan ilk defa 1932 yılında İngilizcede “virüs” bahsedilmiştir.

Dudak ve yüz çevresinde çıkan tüm uçuklar, Su Çiçeği hastalığı, Hepatit türevleri, grip, soğuk algınlığı, AIDS, Çiçek ve Ebola gibi hastalıklar virüslerden kaynaklanan yani “viral” hastalıklardır. Enfekte ettikleri hücrenin genomunu değiştirdikleri için bazı virüslerin organizmaya girmesiyle birlikte çok hızlı bir yıkım süreci başlamakta ve bu sebepten dolayı modern tıbbın tüm imkanlarına rağmen hala dünya genelinde milyonlarca insan viral hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirmektedir.