Uygulamalı bilim dalları

Doğa bilimlerinin ileri sürdüğü fikirleri pratik hayatta uygulanması esnasında ortaya çıkan sorunların çözülmesini sağlayan uygulamalı bilim dalları, insanoğlunun medeniyet seviyesinin ölçüldüğü teknoloji ile doğrudan ilişkilidir. Doğa bilimleri adından da anlaşılabileceği gibi doğa olayları ile ilgilenir. Maddenin yapısını inceleyen kimya, canlıları inceleyen biyoloji, uzaydaki gök cisimlerini inceleyen astronomi, yerkürenin katmanlarını inceleyen jeoloji gibi bilim dalları doğa bilimleri ailesinin üyesidir. İnsan düşüncesinden bağımsız olarak varlık sahasında bulunan her şeyi “gerçek” olarak kabul eden doğa bilimleri, inceleme alanını da gerçeklik olarak tanımlar. Ancak tüm bu incelemeler esnasında teorik bilgilerin uygulama sahasında büyük bir çoğunlukla sorunla karşılaşması, uygulamalı bilimlerin devreye girmesine neden olmuştur…

Doğa bilimleri her ne kadar gerçeklik üzerine araştırma yapsa da, teori ile pratik her zaman aynı olmamaktadır. Birçok bilim insanına göre doğa bilimlerinin en önemli dallarından biri ve bazılarına göre de en önemlisi olan fizik, doğa bilimlerinin teorik üretimlerinin uygulamaya dökülmesinde karşılaşılan problemlerin en çok yaşandığı bilim dalıdır. Bu nedenle fizik biliminin en yakından ilişkili olduğu alan uygulamalı bilim dallarıdır. Zira teorik fizikçilerin ileri sürdüğü ve matematiksel formüller ile iddialarını kuvvetlendirdiği birçok bilgi ancak uygulamalı bilimler tarafında gerçekleştirilen çalışmalarla ispatlanabilmiştir. Bu nedenle uygulamalı bilim dalları denince akla en başta “mühendislik bilimleri” gelir. Çünkü bilim tarihinin en büyük isimlerinden biri olan Albert Einstein dahi, çalışmalarının gerçek olduğunun ispatlanması için mühendislik çalışmaları sonucu üretilen bir teleskobun güneş tutulmasını gözlemesini beklemiştir.

Belki de bilinen insanlık tarihinin Newton ile birlikte en ünlü bilim insanlarından olan Albert Einstein, bir teorik fizikçi olarak kütle çekiminin ışığı dahi bükebildiğini iddia etmiştir. Ancak bu iddiasının deneyler ile gözlemlenerek ispat edilmesi için bu sefer bir astronomun güneş tutulmasını gözlemlemesi gerekir. Astronomi de bir doğa bilimi olsa da, bir astronomun uzayı gözlemlemesi için gereken teleskobu yani aleti yapansa her zaman bir mühendistir. Bu basit örnek dahi doğa bilimlerinin iddialarını ispat etmek için uygulamalı bilimlerle ne kadar yakın ilişki içerisine girmek zorunda olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü uygulamalı bilim dalları olmadan doğa bilimleri gerçek olarak nitelendirdiği bilgileri ispatlama yönünde adım atamaz ve bu da bilimin olduğu yerde saymasına neden olur.

Başta mühendislik bilimleri olmak üzere uygulamalı bilim dalları sayesinde doğa bilimleri araştırmalarını yapabilecek ekipmanlara sahip olmaktadır. Sonuç olarak uygulamalı bilim dalları olmadan doğa bilimleri olamayacağı gibi, doğa bilimlerinin geliştirdiği teoriler olmasa da uygulamalı bilimlerin geliştireceği aletlere ihtiyaç olmazdı. Uygulamalı ve doğa bilimleri birbirleriyle yakın bir etkileşim içinde çalışmaktadır.