Takıntılardan kurtulmanın yolları

Her insan küçük dahi olsa bazı konularda takıntı olarak nitelendirilebilecek hassas noktaları bulunduğunu düşünse de, öncelikle kavramın nasıl bir bakış açısı ile değerlendirildiğinin iyi kavranması gerekir. Zira bilimsel bir yaklaşım ile bilimdışı ekollerin takıntı kavramına farklı anlamlar vermesi söz konusu olduğundan, kişinin kulaktan dolma bilgilerle takıntıları olduğuna karar vermemesi önelidir. Modern psikiyatrinin takıntı tanımı ile spiritüalizm yani ruhçuluğun kavrama yaklaşımı büyük ölçüde farklılık göstermektedir. Psikolojinin konusu olan takıntı, kişinin “yanlış olduğunu bilmesine rağmen” zihninden çıkaramadığı düşüncelerdir. Ruhçuluk ise kavramı, bedensiz varlıkların insan üzerinde hakimiyet kurarak istem dışı davranışlara sebebiyet verme şeklinde algılamaktadır.

Uzmanlığı psikiyatri üzerine olan hekimler bilimsel yöntem ışığında takıntıyı; mantık yürüterek zihinden atılamayan, istenmediği ve tamamen yanlış olduğu bilindiği halde üzerinde düşünülmeye devam edilen fikirler olarak tanımlar. Bu fikirler kişinin istemediği halde bir takım davranışlar sergilemesine sebep olabilir. Obsesyon olarak Latince “rahatsız etme” sözcüğünü kullanan modern psikiyatri, bu durumu kişinin ve çevresinin gördüğü zarara göre bir hastalık olarak tanımlar. Zira kişinin zihninden atamadığı düşünceleri yani takıntıları kendisine ve çevresindeki diğer insanlara fiziksel veya ruhsal olarak zarar verecek davranışlara sebep oluyorsa, durum psikolojik bir rahatsız olarak tanımlanabilmektedir.

Tüm bu açıklamaların ardından takıntılardan kurtulmanın yolları şeklinde herkes için kesin ifadelerle açıklanabilecek bazı basit çözümler olmadığını, genel hatlarla çizilen bir tablonun ise karmaşık durumlar için yetersiz kalabileceği unutulmamalıdır. Zira kişinin kafasındaki düşüncelerin bir hastalık olarak tanımlayabilecek tek kişi “bir psikiyatri uzmanı olduğundan”, öncelikle sorunun hastalık boyutuna ulaşıp ulaşmadığının öğrenilmesi gerekir ki bunun içinde hekime başvurulması şarttır. Basit düşünceler ile kişinin günlük yaşamını etkileyecek kadar derinleşen ve istem dışı olarak kendini eyleme yöneltmek zorunda hissettiren düşünceler arasında fark, kişinin psikolojik bir rahatsızlığı olup olmadığını belirlemektedir.

Takıntılardan kurtulmak için uygulana bazı düşünce tekrarları ve eylemler bulunsa da, bu tür uygulamalar ile gelişim kaydedilmesi için mutlaka bir psikiyatri uzmanından yardım istenmesi ve uygulamaların hekim gözetiminde yapılması gerekir. Obsesyon “kişinin iradesi dışında gelişen bir süreç olduğundan” zaten üzerinde kontrolü olmadığı için soru yaşadığı düşünceleri basit uygulamalarla zihninden atması her zaman mümkün olmayabilir. Kişi kendi kendine telkin yöntemi ile bu düşünceleri zihninden atabilse zaten takıntısı rahatsızlık boyutuna varmayacağından, bu tür bir psikolojik sorunu olan kişinin hekime başvurması daha rasyonel bir davranış olacaktır. Ruhçuluğun tanımladığı takıntı kavramı ise tamamen farklı ve gerçeküstü bir durumdur.