Sigmund Freud’un Psikanalizi

Sigmund Freud, Yahudi asıllı Avustralyalı nörologdur. Kendisi 1939 senesinde vefat etse de, arkasında çok tartışılan bir teori bırakmıştır. Bu teori bazı toplum bilimcileri tarafından toplumu iflasının başlangıcı olarak yorumlanmış, kimi tarafından da iflas freudetmeye başlayan cemiyetin ahlaki varlıklarının, sistemli bir şekilde kökünden kazınmasını sağlayan etmen olarak yorumlanmıştır. Psikanaliz adında ki teori çok kapsamlı bir yapıya sahip olsa da, biz temel mantığını söyleyerek üzerinde ki tartışmaya bir mercek tutacağız. Bu teorinin tezi, insanlarda ki ruhsal bozuklukların sebebi bastırılmış duygulardır. Freud, rahatsızlıkları örf ve anane olarak aslında kabul görmeyen, cemiyet tarafından bastırılan cinsek doğanın arzu ve tatminsizliğine bağlamıştır. Yani Freud, insanların cinsel yaşamlarında tamamen özgür bir ruh haline büründürülmesi halinde daha mutlu olacaklarını iddia etmektedir. Freud, hastalıkları, düzensizlikleri cinsel duyguların zorla baskı altında tutulmaya çalışılmasında gördüğünü dile getirmiştir.

İşte Psikanaliz bu cinsel duyguları bastırılmış kimselerin rahatlamasını sağlamak adına üzerlerinde bulunan kılıfları kaldırmaktadır. Bu düşünce daha sonraları cemiyetin her alanına yayılarak, cinselliğin her şekli meşru bir zemin kazanmıştır. Daha sonra bu düşünceler kadınların kendi cinsel güçlerini kullanmaları gerektiğine kadar giderek, bir kaide şeklini almıştır. Bu kaidenin ilk tezahürü ise, kadınların reklamlarda satışların arttırılmasını sağlayan cinsel bir obje olarak kullanılmaları şeklinde karşımıza çıkmıştır. Aile bağlarını da daha sonra sarsmaya başlayan bu düşünce, yabancı toplumların çözülen ahlaki kurallarına iyiden iyiye dinamit etkisi yaratmıştır. Daha sonraları özgürlük adı altında batı norm ve düşüncelerinin Müslüman ülkelere tatbiki projelerinde de yer alan bu kabul edilemez tezin kaideleri, Müslüman toplumlarda da başarılı bir şekilde uygulatılmaya çalışılmaktadır.

Freud, cemiyetin yapısını biyolojik gibi tek bir nazardan teşhis ederek yanılgıya düşmüştür. İnsanın ruhsal yanının tekamülünü, hayvani bir yaşam biçimine indirgeyerek, ahlaki değerlerin parçalanmasına neden olmuştur. Bugün batının gençlik üzerinde yaşadığı akıl almaz ahlaki hezeyanların sebebi hikmeti, bu temel düşünce de yatmaktadır. Avrupa ve Amerika bugün gençleri kaybetmeye neden olan ve aileyi yok eden bu düşüncelerle savaş açmaya başladıysa da, tam anlamıyla elde edemedi bir başarı vardır.