Marksizm ve marksist tutum

Siyasi bir felsefe alanı olarak kabul edilen Marksizm, “materyalist” bir bakış açısıyla toplumların ekonomik, sosyokültürel ve tarihsel gelişimini inceleyen düşünce sistemidir. Materyalizm başlığı altında bilimsel incelenen birçok konuda olduğu gibi varlığın kökeninin madde olduğundan yola çıkarak toplumu ve insanları inceler. Varlığın ve bilincin maddenin bir araya gelmesiyle oluştuğu savunan materyalizm aslında bilim dünyasındaki gelişmelerden sonra gerçekliğini yitirmiş bir düşünce olsa da, dünyamızda hala çeşitli kesimlerin çıkarları, dini inançları veya bilim insanlarının “kariyer” kaygıları sebebiyle varlığı korunmaya çalışılmaktadır. Toplumu insanı yorumlama biçimi olarak kendine diyalektik materyalizmi yol gösterici olarak seçen Marksizmin de işlevselliğinden ya da rasyonelliğinden söz edilmesi, muhakkak ideolojik fikirlerin savunulmasına dönüşecektir.

Bir öğreti olarak da yorumlanan Marksist tutumun felsefi bir bütünlük içerdiğinden bahsedilse de, ne ekonomik ne de siyasal anlamda herhangi bir bütünlüğü olmayan Marksizmin felsefi açıdan da rasyonel bir temelinin olduğunu savunmak mümkün değildir. “Sınıfların Savaşma/Savaşım Teorisi” olarak isimlendirilen ve Marksizmin temeli olan düşünce, bugüne kadar yaşamış toplumların verdiği “tüm mücadelelerin” yani toplum tarihlerinin aslında sınıf savaşlarının tarihi olduğunu savunmaktadır. Sürekli olarak üretim araçlarının kamulaştırılmasından söz eden Marksist tutumun insanları “işçi ve burjuva” olarak bizzat sınıflara ayırarak ayrımcılık yaptığına dair görüşler de bulunmaktadır.

Tarihin sınıf savaşlarının tarihi olduğunu savunan Marksist tutum, toplumların sınıf savaşlarının nedeni olarak da “ekonomik ve sosyal” nedenleri kabul eder. Materyalist bir bakış açısı olduğu için toplumu oluşturan bireylerin dini inançları, hak ve hürriyetleri, onur veya gururları gibi sebeplerden ötürü herhangi bir eyleme girmesini es geçen Marksizm, doğrudan her toplumsal hareketin ekonomik sebeplerle ilgili olduğunu düşünür. Dünyanın öncelikle diktatörlükle yönetileceğine ve bu sürecin de eninde sonunda “komünizme” varacağını ileri süren marksist tutum, toplumsal değişim teorisinin son aşamasını da bu şekilde tamamlar. Tüm bu iddialar dünyada birçok taraf tarafından şiddetli bir şekilde eleştirilmiştir. En basitinden anaşistler bu düzenin tamamlanması halinde “devlet” olgusunun neden varlığını koruması gerektiğini ve bu sistemde devletin ne işe yaracağını sorgular. Anarşist düşünceyse tam tersi olarak devlet organlarının varlığını korumasını reddetmektedir.

Tarihsel materyalizm olarak ifade edilen ve kurucusu Karl Marx olan bu düşüncelerin odağında işçi sınıfının sömürülmesi yatar. Dünya genelinde en büyük insan topluluğu üretici ya da Marksist tutumun deyimi ile proletarya sınıfı olduğundan, Marksizm dünyanın birçok yerinde ilgi çekmiştir. Marksist tutum en çok içince özgür düşünceye ve dinsel inançlara yermediği için eleştirildiği gibi insan olmanın gerekliliklerine önem vermediği için de birçok görüş tarafından gerçekdışı bulunmuştur.