Jüpiter gezegeni

Güneş’e olan uzaklığına göre sıralandığında 5. sırada yer alan Jüpiter gezegeni, gerek Antik Yunan mitolojisinde geniş yer almasıyla gerekse de Güneş Sistemi’nin “en büyük gezegeni” olmasıyla yüzyıllar boyunca insanoğlunun ilgisini çekmiştir. Devasa büyüklükte bir gaz kümesi olan Jüpiter’in sahip olduğu yoğunluğun oldukça büyük bir bölümü Helyum(He) ve Hidrojen(H) karışımından oluşmaktadır. Düşük bir yoğunluğa sahip olan Jüpiter, akışkan yapısıyla Güneş Sistemi’ndeki en büyük hacme sahip gezegendir. Jüpiter’in beyazlık derecesinin yüksek olması Güneş’ten gelen ışınların neredeyse yarısının görülür tayfa düşmesine neden olur ve bu durum da gezegenin dünyamızdan çok daha rahat bir şekilde gözlemlenebilmesini sağlar.

Astronomik olarak “gaz devleri” grubuna dahil olan Jüpiter gezegeni, büyük oranda Demir(Fe) ve diğer ağır metallerin yoğun halde sıkıştığı bir çekirdeğe sahiptir. Ağır metallerin yoğun bir şekilde sıkıştığı bu çekirdeği ise çeşitli buz ve kaya tabakaları örtmektedir. Jüpiter gezegeni ile ilgili son 30 yıl içerisinde yapılan araştırmalar, gezegenin çekirdeğinde atmosfer basıncının yaklaşık olarak 100 Megabar olduğu saptanmıştır ki bu rakamda dünyamızdaki bir atmosfer basıncının 10o milyon katıdır. Dünyamızdaki gibi bir manto tabakasına da sahip olan Jüpiter’in mantosu, metalik Hidrojenden oluşmaktadır.

Jüpiter gezegenini dışarıdan insanın ilgisini çekecek şekilde gösteren yapı, gezegenin en dışında yer alan ve yaklaşık olarak 20 bin kilometre kalınlığında olan “Moleküler Hidrojen(H2)” tabakasıdır. Bu tabakadan başlayarak Jüpiter’in merkezine doğru ilerledikçe basınç, yoğunluk ve sıcaklık düşerek Hidrojen sıvı halden gaz hale gelmektedir. Ayrıca Jüpiter gezegeninin de kendine ait bir atmosferi bulunmaktadır ancak bu atmosfer oldukça kalın ve bir o kadar da karmaşık bir yapıdadır. Güneş Sistemi’nin oluşum döneminde rastlanılan oldukça ilkel bir atmosfere sahip olan Jüpiter, atmosferinde %88 oranında Hidrojen ve %12 oranında Helyum barındırır.

Dünyamız gibi tam manasıyla katı bir yüzeye sahip olmayan Jüpiter’in dönüş hızı ve periyotları üzerine tarih boyunca birçok fikir ortaya atılmışsa da, 1960 yılına dek tutarlı bir teori geliştirilememiştir. Tüm bu bilgilerin ışığında günümüzde tüm gözlerin üzerinde olduğu bir gezegen olan Jüpiter, aslında bilinen insanlık tarihinin ilk dönemlerinden bu yana insanoğlunun ilgisini çekmiştir. Birçok antik toplum yaptığı gökbilim çalışmalarında Jüpiteri fark etmiş ve 7 gökcisminden biri olarak isimlendirilmiştir. Jüpiter; Sümerler, Antik Mısır, Antik Yunan, Çin ve Mayalar gibi birçok antik toplumun kültüre etki etmiş ve astroloji açısından önemli kabul edilmiştir.

Rahnansaika