İnka uygarlığı

Güney Amerika’da Cuzco şehri dolaylarında kurulan İnka İmparatorluğu, 11. yüzyıldan itibaren gerek toplum genelinde hakim olan farklı sosyal hayatla  gerekse de tarım ile ilgili çalışmalarıyla kısa zamanda gelişmiş ve günümüzde dahi bilim insanlarının incelediği bir medeniyet olmuştur. Cuzco şehrinin And Dağları bölgesinde gelişmeye başlayan İnkalar çevrenin tarıma elverişsiz olan bölümlerinde dahi kendilerine has tekniklerle ürün yetiştirmeyi başarmıştır. Tarım ve hayvancılıkta oldukça ileri bir uygarlık olan İnkalar, Kolomb ile birlikte İspanyolların gelişine dek Güney Amerika’nın en büyük medeniyeti olmuştur.

Kolomb sonrası bir yandan İspanyol işgalcilerle uğraşan İnkalar bir yandan da iki kardeş olan Huascar ve Atahualpa’nın taht kavgalarıyla boğuşmuştur. 1532 yılında İnka uygarlığının iç işlerindeki bu karmaşık durumdan faydalanan İspanyollar bölgeyi ele geçirmeye başlamıştır. 1542 yılına dek İspanyollara direnmeye çalışan İnka medeniyeti ne yazık ki topraklarını işgal eden ispanyolları bastırmayı başaramamıştır. And Dağları’nda birçok valilik kuran İspanyollar takip eden 10 yıl içinde Güney Amerika’daki mutlak güç haline gelmiş ve 1572 yılında da kalan bir avuç İnkanın isyanlarını bastırarak bu uygarlığın tarih sahnesinden silinmesini sağlamıştır.

1572 yılında kalan son İnka direnişçilerinin İspanyollar tarafından öldürülmesiyle İnka medeniyeti de resmi olarak sona ermiştir. Ancak İnkalar oldukça büyük ve köklü bir medeniyet oldukları için imparatorluğun sona ermesinden sonra dahi bölge halkı çeşitli İnka geleneklerinin yaşatmış ve birçok kültürel olgunun günümüze dek ulaşmasını sağlamıştır. Cuzco’nun üst kesimlerinde küçük bir kabile olan İnkalar, M.S. 10. yüzyıldan itibaren And Dağları’ndaki diğer kabileleri egemenliği altına almaya başlamış, böylece büyük İnka İmparatorluğu’nun da temelleri atılmıştır. Diğer kabilelere karşı yaptığı savaşlardan galip ayrılan İnkalar topraklarının genişlemesi ile yamaçlara kadar inmiş böylece çok daha geniş bir coğrafyaya hükmetmeye başlamıştır.

15. yüzyıla gelindiğinde sınırlarını And Dağları’nın da ötesine taşıyan İnkalar, bilinen Güney Amerika tarihinin en büyük medeniyeti haline geldi. Topraklarının genişlemesi İnkalara Güney Amerika’nın hem Batı sahillerinde hem de And Dağları’nın yüksek yamaçlarında yaşam imkanı sağladı. Bölgenin çok farklı iklim özelliklerine sahip olması İnkaların gerek kurak topraklarda gerekse de Yağmur Ormanları’nın tropikal ikliminde tarım yapma fırsatı sunduğundan İnkaların tarım ve hayvancılık konusunda oldukça ileri bir uygarlık olduğu söylenebilir. Tüm bunların ötesinde yüksek alanlarda yaşayan İnkaların evlerini, kaleleri ve tapınaklarını inşa etme teknikleri de oldukça ilginçtir. Bilimadamlarının günümüzde dahi hayretle incelediği İnka mimarisi son derece ağır taşların kilometrelerce taşınması ve mimari yapıda kullanılmasına yöneliktir. İnkaların bazıları yüzlerce ton ağırlığındaki taşları kusursuz biçimde keserek nasıl kilometrelerce taşıdığı ise bilim insanlarının hala cevabını aradığı sorulardan yalnızca biridir.