Eski Çağ tarihi

Bilinen insanlık tarihinin en önemli dönemlerinden biri olarak kabul edilen ve Antik Çağ olarak da tanımlanan Eski Çağ, günümüze kadar gelen birçok mistik öğenin, halk efsanelerinin, kültürel alışkanlıkların,  sosyal statü algısının ve siyasal yapılanmanın oluştuğu dönemdir. Ancak tarihçilerin ve arkeologların büyük bir çoğunluğu da Eski Çağ konusunda farklı fikirlere sahiptir. Eski Çağ ile ilgili bazı tarihçilerin kabul ettiği görüş, M.S. 476 yılında Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılması ile Antik Çağı’ın sona erdiği yönündedir. Bazı tarihçilerse Antik Çağ Dönemi derken, Antik Yunan ve Antik Roma uygarlıklarını kast etmektedir.

Her ne kadar bilimsel açıdan herhangi bir dayanağı olmadığı halde çökertilmeye çalışıyormuş gibi gösterilen evrimsel gelişim modelini ısrarla benimseyen bilimadamlarına göre bilinen tarih yazıyla, yazı ile 5 bin yıl önce Sümerlerin “çiviyazısını” bulmasıyla başlar. Tüm bu dönem içerisinde çeşitli tarihlendirmeler yapan tarihçiler kendi aralarında dahi insanoğlunun dünya üzerinde yaşamaya başladığı dönem ile ilgili genetik esaslar konusunda belirli bir fikir birliğine varamamışken, Antik Çağ ile ilgili kesin bir görüşe varamamaları da oldukça doğaldır.

Antik Çağ ile ilgili birçok düşünce farklılığının bulunmasındaki en önemli nedenlerden biri de, bu dönemde çok az bilginin yazılı olarak kayıt altına alınmasıdır. Eski Çağ’da yaşayan Antik Yunan ve Antik Roma toplumlarında yazılı belgelerin sayısı çok az olduğu gibi, bu belgelerin de oldukça küçük bir bölümü günümüze kadar ulaşabilmiştir. Her ne kadar tarih biliminde yazılı tarih kadar söylenceli tarih de bir inceleme alanı olsa da, dilden dile anlatılarak günümüze gelen “hikayeler” bilimsel bir gerçeklik olarak kabul edilemez ki, günümüzde hala bazı tarihçiler ısrarlı bir tutumla bu hikayeleri gerçekmişçesine savunmaktadır.

Orta Çağ döneminde dahi çok düşük bir seviye olan okuryazarlığın Eski Çağ’da çok daha düşük ve yalnızca toplumun elit bir kesiminin tekelinde olduğu düşünüldüğünde, tarihçilerin Antik Dönem ile ilgili bilgilerinin çok kısıtlı olduğu da anlaşılmış olur. Antik Çağ’da herhangi biri tarafından yazılan bir eserin çoğaltılmasının tek yolu el ile kopyalamak olduğundan, birçok kitap ve belge tek nüsha olarak tarihin engin derinliklerine gömülmüştür. Antik Batı uygarlığının en gelişmiş devleti olarak algılanması için tüm Avrupalı tarihçilerin hala “büyük bir gayret” içerisinde olduğu Roma İmparatorluğu, okuryazarlık oranı dönemine göre çok yüksek oranda olan bir devlet olmasına rağmen günümüze ulaşan eser sayısı çok azdır.

Rahnansaika