Deterjanların çevreye zararları

Dünya üzerindeki yaşamın kaynağı olan ve dolayısı ile insanoğlunun da yaşamak için muhtaç olduğu su üzerinde ciddi boyutlarda kirlenmeye sebep verebilen deterjanlar, doğrudan olduğu gibi dolaylı yoldan da çevreye büyük boyutlarda zarar verebilme potansiyeline sahiptir. Deterjanlar sudaki mikro habitatın yok olmasına neden olabileceği gibi, bazı yaşam formlarının aşırı miktarda üreyerek doğal ekolojik sistemin zarar görmesine de neden olabilir. Çoğu insan evlerinin lavabolarına döktüğü deterjan artıklarının çok küçük miktarda olduğu için çevreye zarar vermeyeceğini düşünse de, bazı kimyasal maddeler doğada çok uzun süre kalabilmekte ve bulunduğu ortamı ciddi derecede etkileyebilmektedir.

Çok küçük miktarda olduğu zannedilen deterjan artıkları dahi su yüzeyinde oldukça geniş bir yüzeyi kaplayarak, su ile hava arasındaki temasın engellenmesini sağlayabilmektedir. Deterjanların içinde bulunan “biyolojik bozulmaya uğramayan” kimyasal maddelerin miktarı, çevreye zarar verme potansiyellerini belirleyen etkendir. Biyolojik bozulmaya tabii olmayan kimyasal maddeler doğal yollarla parçalanmadan uzun süre boyunca çevreye etki etmektedir. Deterjan artıkları doğrudan denize değil toprağa dahi dökülse uzun süre boyunca bozulmadan kaldığı için akarsu kaynaklarına ve oradan da denizlere taşınabilmektedir.

Deterjanlarda kullanılan Dedosil Benzen gibi kimyasal maddeler topraktaki ya da sudaki bakteri ve enzimler tarafından kolay bir şekilde parçalanamamakta ve bu nedenle de doğal bozulma etkisine karşı son derece yüksek direnç göstermektedir. Kimyasal yapısı sağlam halkalı gruplar içeren bu tür maddeler özellikle durgun sularda köpüklenmeye sebep olacaktır. Deterjan içeriği doğal etkilerle uzun süre parçalanamadığından su ile karışan kimyasallar köpürme eğilimini sürdürecektir. Bu durum yalnızca görsel açıdan pek de hoş bir görüntüye sebebiyet vermekle kalmamakta ayrıca suyun geriliminin de etkilenmesine neden olmaktadır. Su içindeki çözünmüş Oksijen miktarının azalmasına neden olan bu tür kimyasallar, canlılığın devamı için büyük bir tehdit oluşturabilmektedir.

Ekolojik sistemde suların kendi kendini arıtmasını sağlayan sistemlerin devre dışı kalmasını sağlayabilen deterjanlar, uzun vadede önlenmesi son derece güç ve uzun süren bir kirliliğe neden olabilir. Tüm bu sebeplerden ötürü deterjanlar biyolojik süreçle parçalanabilen maddelerden üretilmeli ve doğanın deterjan artıkları nedeniyle kirlenmesinin önüne geçilmelidir. Ancak kapitalist ekonomilerde üretilen tüm ürünlerde “arz ve talep” durumu söz konusu olduğundan, öncelikle halkın bu tür biyolojik içerikli deterjanlara talep göstermesi gerekir. Bunun için toplumun deterjan artıklarının zararları konusunda bilinçlendirilmesi ve doğal bileşenli deterjanları almaya teşvik edilmesi gerekir. Tüketicilerin doğal içerikli deterjanları almasıyla birlikte oluşan talebi karşılamak için üreticiler de bu durumu dikkate alacak ve biyolojik olarak parçalanabilen kimyasallar kullanarak üretim yapacaktır.